Gece saat 03:00. Ekranın mavi ışığı yüzüne vuruyor. Sekmeler arasında kaybolmuşsun; bir yanda yarım kalmış bir proje, diğer yanda seni içine çeken o sonsuz “scroll” döngüsü. Zihninin içi, Tokyo’nun arka sokaklarındaki neon tabelalar kadar kalabalık ve gürültülü. Tanıdık geldi mi? Tabii ki geldi. Çünkü hepimiz aynı siber-çöplüğün içinde nefes almaya çalışıyoruz.
Ama sana bir sır vereyim: Sorun teknoloji değil, senin ona teslim olma şeklin. Herkes bağırırken fısıldayanı duymak, herkes koşarken durup düşünebilmek… İşte yeni çağın süper gücü bu.